Doruk Tunaoğlu - Votka

Sen, evet sen, ertesi gün işimiz olduğu zamanlarda bile alakalı alakasız sorulara sabahlara kadar benimle cevap arayan sen, çoğu soruyu azıcık da olsa cevaplamama yardım eden sen, kardeşim gibi sevdiğim ve delice güvendiğim sen, bir an bile tereddüt etmeden senin inandığın bir amaç uğruna seve seve ikinci adam olmayı kabulleneceğim sen, tamamen farklı hayat tarzlarımız olmasına rağmen bana benden yakın olan sen; yine zor bir soruyla karşımdasın. Bu sefer cevabı hakkında hiç bir fikrimin olmadığı bir soruyla karşımdasın hem de, “Sana güveniyorum” dediğim de “Sağol, ben de sana...” gibi basit bir cevap vermek yerine “Neden?” diye sorarak beni tamamen allak bullak etmiş durumdasın.

Ayık kafayla soruna verebileceğim tek yanıt “Çünkü sen sensin.”. Yanıtım bu kadar basit, sevgilinin sorduğu “Beni neden seviyorsun?” sorusuna verilebilecek yanıt kadar basit ve onun gibi bu da hiç bir bilgi içermiyor. Daha tatmin edici bir cevap için belki de bilinçaltıma inmem lazım ve sanırım bunun en güzel yolu votka.

Sırf senin hatrın için bunu da yapacağım hiç aklıma gelmezdi. Doğru tahmin ettin, ilk defa kendi başıma içiyorum, votka ve ben yalnızız. Alkol kanıma karışıp beni bana yaklaştırmadan önce sorunu ayık kafayla son kez cevaplamaya çalışacağım. Biraz zorlayarak aklıma getirebildiğim tek cevap: Dürüstlük. Ya da başka bir deyişle söylediklerinin doğruluğuna ve içtenliğine inanmam. Hayır! Bu tatmin edici bir cevap değil çünkü güvenin tanımını yapmaktan başka bir şey yapmadım, beni neden seviyorsun sorusuna kalbim çarpıyor çünkü diye cevap verdim sadece.

İşi bir adım ileri götürmemiz lazım çünkü votkanın çarpmasına daha çok var. Neden dürüstlüğüne ve içtenliğine inanıyorum? Ya da bakış açımızı biraz değiştirecek olursak seninle güvenmediğim birisi arasındaki fark ne? Aklıma olaylar geliyor sadece, sana karşı duyduğum derin güveni açıklayacak binlerce olay. Bu olaylar arasında en önemlisi ilki ama o garip hissi hissettiğim ilk sefer biliyordum ki bu his çok da derinleşecek ve güçlenecek. Sen, o zamanlar beni pek tanımayan sen, hatta gereksiz yere laf sokmuş olmamı bile hatırlamayan sen; ve ben, seni tanımasam da, nedense sana güvenebilirim diye düşünen ben, utana sıkıla yanına gelip “İyi hissetmiyorum biraz konuşabilir miyiz?” diyen ben; ve yine sen, biraz beni oyaladıktan sonra diğerlerinin yaptığı gibi bir bahane uydurup kaçabilecekken annenlerden azar yeme pahasına yanımda olan sen, söylediklerinle içimi rahatlatan, yanında olacağım mesajı veren sen. Belki bazıları için küçük bir olay ama ben hep hatırlayacağım. Daha da önemlisi ve ilginci ne zaman kötü olsam yanımda olacağını bilmem, bugüne kadar bir kere bile bahane uydurduğunu görmedim. Hatta bazen işin olsa bile yanımda oldun, daha ne isteyebilirim ki?

Bir durum değerlendirmesi yapacak olursak, ayık kafayla verebildiğim en iyi cevap şu: Güvenin temelinde karşısındakinin dürüstlüğüne ve içtenliğine inanmak yatar ve bu inanç olaylar ve gözlemler sonucu bazı kişilere karşı kuvvetlenirken bazılarına karşı azalır. Ne kadar ilginç bir cevap değil mi? Her olaya farklı bir açıdan bakabileceğini iddaa edebilecek kadar kibirli olan arkadaşın, bu soruya uyduruk bir cevap vermekten öteye geçemiyor. Bunun için de ayık kafasını suçluyor ve votkaya bel bağlıyor. Yazık ki ne yazık. Neyse şimdilik sarhoşluğu bekleyeceğiz, cevabı alkolle beraber arayacağız. Kim bilir belki de bir adım bile ilerleyemeyiz ama yazıyı burda noktalamak yerine denemekte fayda var. Şimdi votkayla dans etme, onunla bütünleşme zamanı, vücuduma, kanıma ve beynime hücum etmesini bekleme zamanı...

Votka hafiften vurmaya başlarken sanırım belirtmem gereken önemli bir nokta var: Güvenmek tamamen güvenmek veya hiç güvenmemek gibi siyah veya beyaz bir konu değil. Onun da diğer her konu ve olay gibi farklı tonları var. Yani bir insana deli gibi güvensen bile bazı şartlar altında güvenmeyebilirsin.   Sevgili, aile ve kariyer gibi konular bu tarz durumsal güvensizliklerin kaynaklarından sadece birkaçıdır. “Arkadaşlarım sevgilimden kesinlikle daha önemli, sevgilim yüzünden arkadaşlarımı asla geri plana atmam.” diyen arkadaşını, sevgilisi olunca görememeye başlayabilirsin. Ya da “Ailemin ne dediği önemli değil!” diye iddalı cümleler kuran birinin, aile baskısına dayanamayıp senle görüşmeyi kesmesine de tanık olabilirsin. Bu durum bu insanların ille de yalan söylediğini göstermez. Sadece bazı konularda ne yapacaklarını kestirmek konusunda başarılı değildirler. Eğer sen gözlemlerin sonucu bu durumu anladıysan, gönül rahatlığıyla “Bu adama da sevgilisiyle ilgili konularda güvenilmez.” gibi çıkarımlar yapabilirsin. Malesef hala tatmin edici bir cevabımız yok, yine olaylara dayanan bir güven duygusundan bahsettim. Sadece siyah beyaz olmaktan çıkarıp kendisini, bazı konularda güvenip bazılarında güvenememe durumundan bahsetmiş oldum. Durmak yok, votkaya devam...

Hafiften kafam dönmeye başladı, ne güzel bir his şu sarhoşluk ya da çakırkeyiflik. Şu an yaşadığım hangisi emin değilim zaten konumuz da bu değil. Votka çarptıkça farkettim ki bazen sana gıcık oluyorum çünkü sana tamamen güveniyorum. İstisna-i hiç bir durum bırakmıyorsun bana adeta ve bu bana fazla insan üstü geliyor. Keşke “ya şu durumlarda da sana güven olmaz arkadaş” diyebilseydim ama bunun hiç bir örneği yok. Belki de bu kadar güvendiğim birisi hayatımda olmasaydı daha iyiydi, belki o zaman kendi ayaklarım üzerinde durmayı başarabilirdim. Ama senin yüzünden biliyorum, ne olursa olsun sığınabileceğim bir çatı var, bana her zaman umut veren, sonuna kadar güvendiğim bir çatı. Sanırım soruna hala cevap vermedim, sanırım hiç bir zaman cevap veremeyeceğim. Yapabileceğim en iyi şey kendime yeni bir votka koymak...

Bir paragraf daha, sırf senin hatrına biraz da votkanın yardımıyla bir paragraf daha. Şu an sana baya sinir olmuş durumdayım çünkü cevaplayamayacağım bir soru sordun bana. Keşke “fazla güvenmek iyi midir?”, “herkese güvenmeli miyiz?”, “sadece kendimize güvenerek yaşayabilir miyiz?” gibi bir soru sorsaydın bana. Ama her zamanki gibi cevaplamakta en çok zorlanacağım soruyu bulup beni ters köşeye yatırdın. Şimdi sırf sana inat bir cevap bulmaya çalışıyorum ama çok acizim. Votka bile benim tarafımı tutmuyor “çünkü ona güvenebilirsin” diyor “o her zaman yanında olacak” diyor. Peki niye her zaman yanımda olacak diyorum? “Çünkü” diyor sadece, az ve öz ama bir yandan tatmin etmeyen bir cevap, ruhumun derinliklerinde biliyorum yanımda olacağını ama neden bildiğimi bilmiyorum. Güven ve aşk arasında bir fark göremiyorum şimdi, ikisi de birbirine çok benziyor,  ikisi de platonik ve karşılıksız olabiliyor ve ikisi de karşılığını bulduğu zaman dünyanın bize en güzel hediyesi oluveriyor. Ama şu an sana gıcık oluyorum, votka ile bile cevaplayamayacağım bir soru sorduğun için. Belki de hiç hatırlamayacak kadar içmem lazım, votkaya devam şimdilik...

Dünya dönüyor, kafam dönüyor, votkayla mükemmel bir ikili oldum ama hala senin soruna cevabım yok. Hatta içtikçe kızıyorum sana, beni böyle ters köşeye yatırdığın için. Saçma ve maço bir şekilde üstüne yürümek istiyorum şu an. “Var mı lan bi itirazın?” diye bağırmak istiyorum “ güveniyorum işte, hem de sonuna kadar güveniyorum” demek istiyorum ve “sana nedenini de açıklamak zorunda değilim” diye bağırmak istiyorum. Garip bir hisle üstüne yürümek istiyorum, “sana güveniyorum ve senin inandığın bir amaç uğruna ölecek kadar sana güveniyorum ama nedenini bilmiyorum” diye bağırıp üstüne yürümek istiyorum. Öyle tehditkar yürümek istiyorum ki üstüne, “tamam abi, açıklamasan da olur” demeni istiyorum. Sanırım sorduğun soru sayesinde, nedeni bilinmeyen garip insan duygularına bir yenisini eklemiş oldum. Galiba aşk gibi bir şey güven, açıklaması çok zor ve çok  büyük vaatleri içinde barındıran bir his. Yazdıklarımı görmekte zorlanıyorum artık ama votkaya devam, hiç ümidim kalmasa da belki sorunu cevaplayabilirim diye düşünüyorum, birazcık daha votka lazım belki de...

Sanırım şu an alabileceğim alkol limitindeyim ama hala kayda değer bir cevabım yok. “Çünkü sen sensin” demekten alıkoyamıyorum kendimi. Ölümü bile göze alacak kadar sana güvenmekten alıkoyamıyorum kendimi. Ve sanırım yenilgiyi artık kabul ediyorum, bu konuda ilginç bir cevabım yok dostum. Evet ben, seninle her konuyu sabahlara kadar tartışan ben, sırf değişik bir bakış açısı sunayım diye bin takla atan ben, farklı olacağım diye çırpınan ben; ve ben, zayıf ben, her insan gibi bazı şeyleri açıklamaya zorlanan ben, neden güvendiğimi açıklamakta da çok zorlanıyorum. Bilmiyorum çünkü, aşk gibi garip bir duygu bu, açıklaması imkansız olan.

Güveniyorum, bu kadar basit. Cevabı olmayan bir his bu. Belki benim için faydalı, belki de zararlı çünkü senin gibi güvendiğim biri olmasa hayatımda, bir ihtimal daha sert ve güçlü bir karakterim olabilirdi. Bu soruların elbette cevabı yok çünkü sana deli gibi güveniyorum. Karşı cinsten hayatımın aşkı diye tabir edebileceğim biri olsaydı ona duyduğum aşka benzer güven duyduğum kişi sen olurdun herhalde. Sana kızgın mıyım, dargın mıyım bilmiyorum. Sadece sorunu cevaplayamadığımı biliyorum, votkaya rağmen cevaplayamadım sorunu. Ve senin garip sorun yüzünden hayatımda yazacağım en boş yazıyı yazmış bulundum hem de votkaya rağmen. Neyse ki hala sana ölümüne güveniyorum ve biliyorum ki bu hissi kimse benden çalamaz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder