Basat Tepegöz - KISKANMAK RUHUN GIDASIDIR

Merhaba Sevgili Okurlar!
Bu oluşum içinde yer alan herkes bir şeyin uzmanı, ancak hiç kimse her şeyin uzmanı değil. Ancak hepimizin ortak noktası “gözlemleyen” ve “tecrübe eden” insanlar olmamız. Bu doğrultuda düşüncelerimizi sizinle paylaşacağız. Kendi adıma konuşmak gerekirse; bu yeni oluşumda her ay deneme tadında yazmayı düşünmüyorum. Mümkün olduğunca tarzımı yansıtan, şaşırtan, düşündüren, güldüren çeşitli materyallerle karşınızda olmaya gayret edeceğim. İlk konumuz kıskanmak. “İnsanlar neden kıskanır?” diye sorduk kendimize…

Bu ilk yazıma başlarken okulda ilk gününü geçirecek taze öğrenci psikolojisi içine girmiş bulunduğumu da ayrıca belirtmek isterim.

Geniş bir takipçi kitlesine ulaşmak dileklerimle,

Kıskanmak Ruhun Gıdasıdır
Kıskanmak deyince aklınıza hemen ikili ilişkilerdeki kıskanma kavramı gelmesin. Hayır, benim aklıma ilk o geldi o yüzden baştan uyarayım dedim…

Kıskanma kavramı üzerinde biraz düşünürseniz, bunun aslında hayatımızın her evresinde belirli ya da belirsiz biçimlerde var olan bir kavram olduğunu fark edebilirsiniz. Başta bahsettiğim üzere sevgilinizi kıskanabileceğiniz gibi; arkadaşlarınızı, dostlarınızı, başkalarının çocuklarını, kendi ana-babanızı, başkalarının ana-babasını, başkalarının işini, arabasını, sevgilisini (“yok artık” deme, oluyor bunlar…), hatta başkalarının yaşamını paket halinde bile kıskanabilirsiniz.

Kıskananlar bilir, kıskanması kolaydır.

Bazıları bundan hoşnuttur, ona göre davranır; bazıları ise kıskanan sanki kendisi değilmiş gibi hisseder, kendi içinde bir iç savaş başlatır. Bir gecede sonuçlanabilecek ya da bir ömür boyu sürebilecek karışıklıktaki bu iç savaşta galip gelenler, akıl ve mantık çerçevesinde karakter sınırlarını yeniden çekerler, bu savaşı kaybedenler ise daha önce dediğim gibi, “ona göre davranırlar”…

Peki efendim, insanlar neden kıskanır hakikaten? Etrafında dönüp durduk ama bir türlü içini açamadık şu Acun’un kutusunun. Cevabı orda ya hani, bir açacaksın “Ronaldinho” yazacak… O kadar net bir cevap yani…

Kendim başta olmak üzere etrafımdaki eş, dost, arkadaş ve ortak arkadaşlardan gözlemlediğim kadarıyla; başlıca üç farklı ruh halinde olan insanlar kıskanmaya meyilli olmaktadırlar:
  • Özgüvensiz insanlar
  • İlgi çekmeye çalışan insanlar
  • Sevdiğini kaybetmek istemeyen insanlar
Bu kategoriler daha da çeşitlendirilebilir ya da sadece “özgüvensiz insanlar kıskanır” demek bile yeterli bir cevap gibi gelebilir. Çünkü kıskanmanın sebepleri elle tutulur sebepler değildir, her şey kişinin içinde olup bitmektedir. Etkilenenler olarak kişinin iç dünyasının dışa yansımanı görebiliriz sadece. Mesela yüksek özgüveni olan bir insan, aynı zamanda yüksek olabilecek egosuna yenildiği için daha fazla insanın ilgisini çekmek isteyebilir ya da sevdiğini kaybetme korkusunun asıl sebebi özgüvensizlik olarak açıklanabilir. Bilemeyiz, düşündükçe işler iyice karışabilir. Siz en iyisi gelin, benim bakış açımdan olayları takip etmeye devam edin.

Saydığım üç grup arasında en tehlikeli olanlar özgüvensiz insanlardır. Bu grubun içinde, kıskanma olgusunu karakteriyle bütünleştirip olayı kroniğe çevirmiş insanlar da bulunmaktadır. Bu tayfa genellikle kendisini her şeye karşı yetersiz hisseder ya da manyaktır (cidden), öyle hissetmekten zevk alır. Böyle bir insan ile baş etmek zordur çünkü olaylar bütününde bir tutarsızlık hâkimdir. Neyi, neyden, niye ve neden kıskanacağı belli olmaz genelde. Kişiyi anlamaya çalışmak faydasızdır genelde çünkü (daha önce dediğim gibi) biz sadece yaşanan iç savaşın dışa yansımasına şahit oluruz. İçeride neler koptuğunu belki ev sahibi bile idrak edememektedir.

Özgüven eksikliği kronik olmayabilir tabi. Yakın zamanda yaşanmış beklenmedik yıkıntılar ya da kişisel başarısızlıklar da kişiyi bu şekilde davranmaya sürükleyebilir. Kişi, desteksiz bahaneler bularak kendisinin ve muhataplarının üzerine gitme yolunu tercih edebilir. Ancak, aklı başında her insanın bu dönemi başarıyla atlattığına ve eski haline döndüğüne şahit oldum.

İlgi çekmeye çalışan insan da kıskanır demiş şair… Pek tabi doğrudur bu deyiş. Kimi zaman ego baskısıyla, kimi zaman yalnızlık korkusuyla insan kıskanabilir. Egoyla ve kıskanma dürtüsüyle baş etmek benzer şeyler ancak kesinlikle aynı değiller. Kendi iç dünyasında kıskanma güdüsünü kısmen dizginleyebilmiş bir kişi, egosunun etkisiyle toplum içinde daha ön planda olmaya gayret edebilir, hatta o topluma hükmetmeyi isteyebilir. O, bu noktada değilken, arzuladığı noktada olanları kıskanacaktır elbet… Yalnızlık korkusu ise başlı başına bir konu… Ancak bu korku, gerek egonun sebepleriyle aynı sebepler olsun gerekse birlikte getirdiği çaresizlik ve (kimi zaman) saldırganlık hissi olsun, kişiyi kıskanmaya yönlendirebilir.
Kim sevdiğinden ayrılmak ister ki? Sevdiğinden kastığımız illa aşk yaşanılan kişi değil burada… Dostlarımızı ve arkadaşlarımızı da kaybetmemek adına kıskanabiliriz. İşbu noktada özgüven eksikliğine bağlanabilir belki ancak özgüvenli bir insan da istediği bir şeyin hayatından çıkması olasılığı karşısında kayıtsız kalmayıp önceden önlem almak isteyebilir. Bu tarz bir eğilimi olan bir insan, kıskançlık adına muhtemelen olur olmadık sebepler çıkaracağı için “kıskanç” damgasını yiyecek ve yaşamaktan korktuğu şeyleri yaşama riskini kendi doğuracaktır.

Kıskançlık hayatın her evresinde var. Ve bence herkeste biraz var…

Dozajında bir kıskançlık, ikili ilişkilerde yıkıcıdan ziyade olumlu bir etki yapabilir. Kıskandığınız kişiyi itip kakmak yerine ona daha fazla ilgi gösterirseniz, daha “ilgili bir eş” kartını cebinize koyarsınız. Arkadaşlık-dostluk ilişkileri aşırı kıskançlıkları pek kaldıramaz özünde çünkü bu tip ilişkiler kıskançlığa gerek duymaz, samimi dostluklar zaten hep birlikte olmak için kurulur. Olaya bir de şu açıdan bakmak lazım; başkasının iş başarısını kıskanıyorsanız, o mertebeye ulaşmak için daha çok çalışmak isteyebilirsiniz. Başkalarının çocuklarının bir takım özelliklerini kıskanıp çocuğunuzu nasıl yetiştirdiğinizi sorgulayabilir, yöntemlerinizde radikal değişiklikler yapmaya gerek duymadan onu hayata daha iyi hazırlayabilirsiniz. Başkalarının parlak bir fikir sonucunda kazandığı büyük paraları kıskanabilir, neticesinde parlak fikirler üzerinde daha fazla kafa yorup belki bir gün girişimci bile olabilirsiniz.

Tabi bu saydıklarımın hepsi tek bir şart ile gerçekleşebilir: Dozajında bir kıskançlık…

Kıskançlık sizinle olsun.


BASAT TEPEGÖZ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder